Sosyal Medya

Makale

Erdoğan’ın başarısının bedeli

Tayyip ErdoÄŸan sıradan bir siyasetçi olmadı ve bundan sonra da olmayacak. Var olana razı gelmeyen, hep bir sonraki adımı düşünen ve o adımı mümkün kılacak siyasi ortamı ilmik ilmik hazırlamaya çalışan yaklaşımıyla, muhakkak ki diÄŸer siyasetçilerden çok daha önde duruyor. Bu karakterinden geri adım atma niyetinde olmadığı ölçüde, ErdoÄŸan daha baÅŸtan büyük tarihsel yükler almaya hazır bir psikoloji içinde siyasete yaklaÅŸtı. Yaptığı olumlu iÅŸlerle tarihe geçeceÄŸini, ama verebileceÄŸi zararların tarihten silinmesinin de mümkün olmayacağını biliyor. Bu ağır sorumluluÄŸun kiÅŸiyi fiziksel olarak ve ruhen yıpratması kaçınılmaz… 

Liderlerin temel trajedisi hayalleri ile kapasiteleri arasında her zaman uyum olmaması, giderek bu ilişkinin bir makasa dönüşmesi ve makasın gözleri önünde giderek açılmasıdır. Bunu önleyebilecek olan tek lider tipi muhtemelen demokrat zihniyette olanlardır, çünkü onlar kendi kapasitelerini aşacak bir yaratıcılık ortamı oluşturabilirler. Ama bizim dünyamızda bu henüz çok uzak. Siyaset kültürümüz ataerkil ve dolayısıyla da ataerkil kişiliklerin liderliğe uzanması çok doğal.

***

ErdoÄŸan da ataerkilliÄŸin ‘iyi’ bir temsilcisi olarak kendi fikirlerinin taban ve toplum için en doÄŸrusu olduÄŸuna inanmaya yatkın. Bunu siyasette gerçekleÅŸtirecek kiÅŸinin kendisi olduÄŸuna inancı da muhtemelen tam. Ne var ki insanın bir de zihinsel ve düşünsel formasyonu, bu alandaki derinliÄŸi ve kapasitesi var. Hiçbirimiz çevremizdeki deÄŸiÅŸimin talep etiÄŸi dönüşümleri anında ve doÄŸru miktarda yapamayız. Eninde sonunda çevre bizi yaya bırakır ve uyum zorlukları çevrenin yönetilmesini olanaksız kılar.

ErdoÄŸan muhafazakar kesimin ‘aynen kendisi’ gibi olmasını herhalde isterdi ama hayat aksi yöne doÄŸru gidiyor. Ä°ÅŸlerin yapılması kadar artık ‘seviyeli’ bir ÅŸekilde yapılması da önemseniyor, meÅŸruiyet bir deÄŸer olarak aranıyor ve ErdoÄŸan’ın bu açıdan sıkıntıları olduÄŸu görülüyor. 

***

AK Parti kuruluÅŸundan itibaren iki kaygı tarafından yönetildi: Beka ve meÅŸruiyet. Partinin hem ayakta kalması ve güçlü olması, hem de temsil ettikleri ve yaptıkları ile kabul görmesi lazımdı. Cemaat ve askerle yapılan zımni koalisyonlar, AB ve çözüm süreçleri hep bu denge ve ihtiyaç içinde anlam kazandı. Beka önemliydi, çünkü taban kazanılmış hakları yitirmek istemiyordu. MeÅŸruiyet de önemliydi, çünkü aynı taban toplumun bir bütün olarak yönetilmesini, geleceÄŸin üretilmesini istiyordu.     

Aslında bu iki kaygı arasında simetri yoktu. Beka baÅŸta çok daha önemliydi, çünkü yılların maÄŸduriyetinin giderilmesi için ayakta ve bütünlük içinde kalınması gerekiyordu. MeÅŸruiyet kaygısı ancak beka kaygısı azaldıkça öne çıktı. Bekanın önemli hale geldiÄŸi dönemlerde taban meÅŸruiyeti bir yana koyarak partiye ve ErdoÄŸan’a destek verdi. Ne var ki beka meselesi eninde sonunda arka plana düşecekti ve 2014’ün sonuna doÄŸru bunun eÅŸiÄŸine gelindi. O nedenle de DavutoÄŸlu toplum tarafından inÅŸa döneminin siyasi taşıyıcısı, meÅŸruiyet kaygısına bir cevap olarak algılandı.

***

Yeni dönem istikrar getirdiÄŸi takdirde beka kaygısı büyük ölçüde önemini yitirecekti. Oysa ErdoÄŸan beka kaygısının siyasetçisi, beka siyasetinin adamıydı… Siyasette kalmak için bekanın yeniden önemli kılınması gerekiyordu. ErdoÄŸan bu nedenle gerilimi seçti, dokunulmazlıkları zorladı, ‘yerli ve milli’ kliÅŸesini üretti, AB’ye sert çıktı… Gücünü koruyarak, hatta artırarak siyasette kalmaya çalışan bir siyasetçi refleksi ile davranarak kendisini önemli ve vazgeçilmez kıldı. Ama beka siyasetinin yapay bir biçimde zorlanmasının siyasi ve toplumsal bedelini de tarih önünde kendi omuzlarına yüklemiÅŸ oldu.    

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.